Köklü Tarihi Eşsiz Güzellikleriyle Nuh Nebi Kenti – ŞIRNAK

Nuh Peygamber ve Tufanla anılan ve adına Nuh

Nebi kenti denilen Şırnak; topraklarının bir kısmını Güneydoğu Anadolu’da diğer kısmını ise Doğu Anadolu’da barındırmaktadır. İlin yer aldığı topraklar tarihsel olarak çok eskilere inmesine rağmen, Namaz Dağı’nın yamaçlarına kurulan il merkezinin tarihsel geçmişi ve merkez olma özelliği çok eski değildir. 1990 yılında il olunca ön plana çıkmıştır. Önceleri Siirt iline bağlı bir ilçe iken, il olunca Siirt, Mardin ve Hakkâri’den alınan topraklarla oluşturulmuştur. İlçelerinden Cizre, İdil ve Silopi Mardin’den; Merkez ilçe ve Güçlükonak Siirt’ten; Beytüşşebap ve Uludere Hakkâri’den dâhil edilmiştir. Bu şekilde ilin sınırları oluşturulmuştur. Şırnak toprakları geçmişte birçok medeniyeti üzerinde barındırmakla beraber, bunlar bir süreklilik teşkil etmemektedir. Tarih öncesi dönemlerden itibaren gerek Mezopotamya, gerek İran ve gerekse Anadolu’da kurulan devlet ve hanedanların egemenliğinde kalmıştır. Bunlar sırasıyla Asur, Babil, Hitit, Pers, Büyük İskender, Roma, Bizans, Sasani devletleri olup, bölge Hz. Ömer döneminde İslam topraklarına katılmıştır. Bundan sonra Emevi, Abbasi, Büyük Selçuklu, Artuklu, Musul Atabekleri ve Eyyubi hâkimiyetinde kalmıştır. Bir ara Akkoyunlu idaresine geçen yöre, XVI. yüzyıl başlarından itibaren Cizre merkezli Cizre (Botan) Beyleri’nin idaresine geçmiş ve Osmanlı Devleti döneminde de, bu Beyliğin yönetimi devam etmiştir. Bu mezarlık, Hz. Nuh Peygamber’in gemisinin inerken yaklaşık 80 metrekarelik bir alana açılan dağın tam doruk noktasında yer almaktadır. Burası da Sefine denilen yerdir. Kimin ya da kimlerin ne zaman hangi tarihte yaptığına dair net bir bilgi mevcut değildir. Şırnak tarafına bakan yamacın olduğu yerde derviş olarak bilinen Lawike Xerib’in mezarı bulunmaktadır. Özgürlüğü yakalamak! Lawikê Xerîb’in Sefine ‘ye ulaşmanın hikayesi şöyle anlatılıyor: “Cudi Dağı’nın insanlığın devamının olduğu ve Nuh’un gemisinin Cudi zirvesine inmesiyle, insanlığın tekrardan yeşerdiği Mezopotamya’da Lawkê Xerib tam yedi yıl özgürlüğe kavuşmak için yürüyen biriydi. Yedi yıl boyunca bitmek tükenmek bilmeyen bir sevdayla, özgürlük abidesi olan Sefine ’yi (Nuh’un gemisinin indiği yer) bulmak için tüm dağları neredeyse aşmıştı. Yedi yıldan sonra tüm Sefine ‘nin altına gelmesiyle şeytanın yaşlı bir adam olarak ortaya çıkıp Lawkê Xerîb’in kandırmasıyla ondaki arzu ve özgürlük sevdasını söndürür. Lawkê Xerib ondan sonra Allah’a yalvarıp artık gücünün kalmadığını ve onun canını alması için dua eder. Allah da bunu yerine getirir, onun canını alır. İşte tam orada Lawkê Xerib özgürlüğe kavuşmuş olur. Çünkü yedi yıl güç veren tanrı neden on dakikalık yolun kalmasıyla onun canını alır? İşte tam orada Lawkê Xerib o zaman tanrıyla birleşmiş ve özgürlüğü gerçek anlamda yakalamıştır.” Cûdî Dağı ve Hz. Nuh’un Gemisi (Sefine) 3. Lawkê Xerîp Mezarı Güneydoğu Anadolu’da bulunan Şırnak ili ve Silopi ilçe merkezleri arasında yer alan 2.114 m’lik yüksekliğe sahip dağ dinler tarihi ve özellikle İslâm dini açısından önemlidir. Zîrâ Kur’ân-ı Kerim’de Nuh’un gemisinin tufandan sonra Cûdî Dağı’na oturduğu belirtilmektedir. Kurak bir bölgede bulunan ‘Cûdî Dağı’nın yüksek kesimleri çok yağış alır. Bundan dolayı 1.500-2.000 metreler arasında çam ve meşe ormanları vardır.   Burca Belek (Cizre Kalesi) M.Ö. 4000 yıllarında Guti İmparatorluğu tarafından Cizre Surları ile Cizre Kalesi yaptırılmıştır. Dicle Nehri kenarına kurulmuş olan kale, dış kale ve iç kaleden oluşmaktadır. Roma ve Bizans dönemimde yapımı süregelen kale, Selçuklu ve Cizre Beyleri döneminde son şeklini almıştır. Kalenin Saray kısmında sıralı olarak siyah ve beyaz taşların kullanılmasından dolayı halk arasında Benekli Burç anlamına gelen Bırca Belek denilmeye başlanmıştır. Cûdî Dağı (Kürt Dağı) anlamına gelir. Bilimsel çalışmaların sonucunda Kürt kelimesinin eski karşılığı olan Gudi/Kurti kelimelerinin, Arapçada “g” harfinin olmamasından ötürü en yakın harf olan “c” harfini alarak bozulmuş hâli olduğu anlaşılmıştır.